Dünya Sıfır Emisyon Günü: Hedefe Giden Yolun Neresindeyiz?

Dünya Sıfır Emisyon Günü nedir? Sıfır emisyon hedefleri/taahhütleri aşamasında Türkiye ne durumda?

Dünya Sıfır Emisyon Günü: Hedefe Giden Yolun Neresindeyiz?

Küresel ısınma ve beraberinde gelen olumsuzluklara dikkat çekmek isteyen herkes 2008’den bu yana her 21 Eylül’de, dünya için bir günlük izin istiyor. Sıfır Emisyon Günü olarak kayıtlara geçen bu günün amacı oldukça net: 24 saat boyunca fosil yakıt kullanımına mola verilmesi.
2008 yılında Ken Wallace isimli bir Kanadalı, 21 Eylül'ün sıfır fosil yakıt tüketimi günü olması çağrısında bulunan bir internet sitesi kurdu ve böylece fitil ateşlenmiş oldu. Çağrı karşılık bulunca bu yılı takip eden her 21 Eylül tarihi, Sıfır Emisyon Günü olarak literatürdeki yerini aldı.
Sıfır Emisyon Günü şu üç temel amaç doğrultusunda organize ediliyor:
-Karbon emisyonlarının hava kalitesi ve iklim değişikliği üzerindeki etkisine ilişkin farkındalığı artırmak,
- Fosil yakıt kullanımlarını azaltmaları yolunda bireyleri, kuruluşları ve şirketleri yönlendirmek,
-Yenilenebilir enerji kullanımını teşvik etmek.

Net Sıfır Yolculuğunda Dönüm Noktası : Paris Anlaşması

Net sıfır emisyon, en açık şekliyle, "İnsan faaliyetleri neticesinde atmosfere salınan sera gazı ile yine insan faaliyetleri ile tutulan/yakalanan sera gazı miktarının denkliği" şeklinde tarif edilebilir. Biraz daha açalım. Örneğin; fosil yakıt tüketimi, ormansızlaştırma, hayvancılık, atık yönetimindeki seçimler gibi insan faaliyetleri sonucunda oluşarak atmosfere salınan sera gazları doğa tabanlı karbon tutma ve yakalama gibi çözümlerin kullanılması ile tersine çevrilebilir. İşte bu dengeleme durumu birbirine eşit ise, net sıfır emisyon olarak kayıtlara geçer.
Net sıfır emisyonun gündeme alındığı en önemli platform Paris Anlaşması’ydı. Bir başka deyişle Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) Paris’te yapılan 21. Taraflar Toplantısı (COP21). 12 Aralık 2015 tarihinde kabul edilen ve 4 Kasım 2016’da yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması, 197 ülkenin katılımıyla gerçekleştiği için oldukça önemliydi. Anlaşma, dünya iklimle mücadele tarihine geçti. Temel hedef şöyle belirlendi: Dünyanın ortalama yüzey sıcaklığındaki artışını 2 derecenin altında tutmak ve mümkünse 1,5 derecede sınırlandırmak.
Paris Anlaşması’nı imzaya açıldığı ilk gün aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 175 Taraf (174 ülke ve Avrupa Birliği) imzaladı, 20'den fazla ülke ise anlaşmayı mümkün olan en kısa sürede imzalamak üzere niyetini açıkladı. 
Anlaşma'nın yürürlüğe girmesi için, ilgili tarafların resmi mercileri tarafından iç onay süreçlerinin tamamlanması gerekiyordu. Yani ülkeler, anlaşmayı imzalasalar bile, iç hukuk onay süreçlerinden geçmediği sürece taraf olamıyorlardı. Bu nedenle 2016’da Paris iklim Anlaşmasına 191 ülke taraf olabildi.
Türkiye, anlaşmayı 2016 yılında imzalayarak “ilk imzacılar” arasında yer almasına rağmen, iç onay süreci tamamlanana kadar anlaşmayı imzalamayan ülkelerin (Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen) arasında kabul ediliyordu. 2021 Ekim ayında iç onay süreçlerini tamamlayarak, Paris Anlaşmasının 192. Taraf ülkesi oldu.

Türkiye’nin Net Sıfır Yolculuğu

Türkiye’nin şu ana kadarki net sıfır yolculuğunda 2015, 2016, 2021 ve 2022 tarihleri oldukça önemli. Şöyle listeleyelim:
  • 2015 yılında Türkiye, Paris Anlaşması’na henüz imzacı olmadığından anlaşma kapsamındaki Ulusal Katkı Beyanı’nı “Niyet Edilen” olarak sundu ve hedefini %21’e varan artıştan azaltım olarak açıkladı.
  • 2016’da Paris İklim Anlaşması’nı imzaladı ve anlaşmayı ilk imzalayan ülkeler arasında yer aldı.
  • Türkiye, Anlaşma’yı imzaladıktan 5 yıl sonra iç onay süreçlerini tamamlayarak Paris İklim Anlaşması’na 2021’de taraf oldu. 
  • 2022 yılında ise hedefini güncelledi geldi. Buna göre Türkiye, Paris Anlaşması çerçevesinde 2030 yılı için %21 olarak açıklanan artıştan azaltım hedefini yeni Ulusal Katkı Beyanı çerçevesinde %41’e yükseltiyordu.
Türkiye, net sıfır emisyona ulaşmak için 2053 yılını hedefliyor. Yapılan araştırmalar da bu hedefin “ulaşılabilir” olduğu yönünde. SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin “2053 Net Sıfır: Türkiye Elektrik Sektörü İçin Yol Haritası” raporuna göre odaklanılması gereken öncelikli sektör elektrik sektörü. Rapor, işin anahtarının “yenilenebilir enerji kaynaklarının sisteme azami entegrasyonu, enerji verimliliği ve elektrifikasyon seviyelerinin artırılması” olduğunu belirtiyor. Raporun “Net Sıfır 2053” senaryosu oldukça dikkat çekici. Buna göre, Türkiye’nin enerji talebi 2030 yılına kadar, artan ekonomik faaliyetlerine bağlı olarak yükselecek. Bundan sonraki dönemde ise elektrifikasyonun ve enerji verimliliğinin etkisiyle enerji talebi azalmaya başlayacak. 2053 yılına gelindiğinde ise enerji talebi, 2020 yılı (yaklaşık 1.200 TWh) seviyelerine yakın gerçekleşecek. Raporda, Türkiye’nin toplam karbon emisyonlarının 2025 yılında 417 milyon tonla zirveye ulaşacağı öngörülüyor. 2035 yılında ise kömür santrallerinin elektrik üretimlerinin sistemde yer almaması bekleniyor. Buna bağlı olarak da toplam karbon emisyonları 2025 yılı emisyon seviyelerine oranla %37,2 oranında düşecek. Bu düşüşteki en büyük paya, fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçiş yapan elektrik sektörü sahip olacak.
Rapor, 2053 yılında elektrik sisteminin büyük ölçüde rüzgar (deniz üstü dahil) ve güneş enerjisi gibi değişken yenilenebilir enerji kaynaklarına dayanacağı görüşünde. Rüzgar ve güneş sistemlerinin toplam elektrik üretimindeki payının %77 seviyesinde olacağı tahmin ediliyor. 
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi'nin hazırladığı Türkiye'nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası’nın üçüncü ve son raporuna göre de hedefe ulaşmak mümkün. Rapora göre Türkiye, 2030 yılına kadar emisyonlarını 2018 seviyelerine kıyasla %32 oranında azaltabilir ve 2050 yılına kadar %68 oranında azaltım sağlayabilir. Bunun anahtarı ise, kömürden aşamalı olarak vazgeçilmesi ve özellikle güneş ve rüzgâr olmak üzere yenilenebilir enerji sistemlerinin daha da çok büyütülmesi.
Raporun enerji sektörü için ortaya koyduğu senaryoda öne çıkan başlıklar şöyle:
  • Türkiye, linyit kömür santrallerinin hepsini 2035’e kadar, ithal kömür santralleri dahil tüm kömür santrallerini ise 2040’tan önce devreden çıkarabilir.
  • Türkiye’nin kara ve deniz üstü rüzgar enerjisi kurulu gücü 2030’da 32 gigavatı, 2050’de ise 62 gigavatı geçebilir. Rüzgar enerjisi kurulu gücünün 2030’da bu seviyeye ulaşması mevcut kapasiteye göre %122 artış anlamına geliyor. 2050’de 62 gigavatı aşması durumunda ise toplam rüzgar enerjisi kapasitesi %330 yükselmiş olacak.
  • Türkiye’nin güneş enerjisi kurulu gücü ise çok daha hızlı bir büyümeyle 2030’da 36 gigavata, 2050’de yüzde 193 gigavata ulaşabilir. Bu durumda, Türkiye’nin güneş enerji kurulu gücü 2030’da mevcut kapasiteye göre %155 artmış olacak. 2050’de ise bu artış 14 kat seviyelerine ulaşacak.
  • Yeni rüzgar enerjisi santrallerinin çoğunluğunun Batı Anadolu ve Batı Akdeniz bölgesinde, güneş enerjisi santrallerinin de Orta Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yoğunlaşacağı öngörülüyor.
Zorlu Holding, Grup Şirketleriyle Net Sıfır Yolunda Önemli Adımlar Atıyor

Zorlu Holding olarak, daha yaşanabilir bir dünya için yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler üretmeye odaklanıyoruz. Sürdürülebilirliği iş stratejimizin merkezine koyuyor, işimizin bir parçası değil bütünü ve odağı olarak görüyoruz. Tüm faaliyetlerimizi Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları odağında kurguladığımız Akıllı Hayat 2030 sürdürülebilirlik vizyonumuza paralel yönetiyor, çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim alanlarındaki performansımızı sürekli geliştiriyoruz. Tüm değer zincirinde karbon nötr bir büyüme için yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanıyor, üretim süreçlerinden kaynaklanan salımların insanlara ve çevreye zarar vermemesini ve ürünlerin kullanım aşamasında sera gazı salımına neden olmayacak şekilde tasarlanmasını sağlayarak net sıfır emisyona ulaşmak için çalışıyoruz. “Net Sıfır Emisyon” ve “Döngüsellik” odaklı hedeflerimiz doğrultusunda enerjiden tekstile, tüketici elektroniğinden maden ve gayrimenkule geniş bir yelpazede faaliyet gösteren Zorlu Grubu olarak yenileyici iş modellerini benimsiyoruz.  2030 yılına kadar Kapsam 1 ve 2’de, 2050 yılına kadar ise tüm değer zincirinde (Kapsam 1,2,3) net sıfır emisyona ulaşmayı hedefliyoruz.
 Grup şirketlerimizden Vestel ve Türkiye’de Bilim Temelli Hedefler Girişimi’ni ( Science Based Targets initiative -SBTi) taahhüt veren ilk enerji şirketi Zorlu Enerji,  SBTi kapsamında karbonsuzlaşma çalışmalarını sürdürüyor. 1,5 derecelik küresel ısınma hedefine odaklanan SBTi, şirketlerin sürdürülebilirlik stratejilerini bilimsel verilerle destekleyerek, iklim değişikliği ile mücadelede daha etkin bir iklim politikası geliştirmelerini sağlıyor. Vestel ve Zorlu Enerji  de bu kapsamda, net-sıfır hedefleri üzerinde çalışarak 1,5 derece ile uyumlu bilim temelli hedeflerini belirlediler. Bu çerçevede; Vestel Elektronik ve Vestel Beyaz Eşya, 2021 yılına oranla 2030 yılına kadar, Kapsam 1 ve 2 emisyonlarının %42 oranında azaltmayı hedefliyor. Kapsam 3, kategori 11 emisyonlarının ise %25 oranında azaltılmasını amaçlıyor. Zorlu Enerji ise 2021 baz yılı kabul edilerek, 2030 yılına kadar elektrik ve ısı üretiminden kaynaklanan kapsam 1 emisyonlarını megawatt-saat başına %73,71 oranında, kapsam 2 emisyonlarını mutlak olarak %42 oranında, kapsam 1 ve 3 emisyonlarını satılan tüm elektrik için megawatt-saat başına %73,71 oranında, diğer tüm mutlak kapsam 3 emisyonlarını ise %25 oranında azaltmayı taahhüt ederek, 2040 yılına kadar değer zinciri genelinde net-sıfır sera gazı emisyonlarına ulaşmayı taahhüt ediyor.