Dünyaya Borcumuz Artıyor: Dünya Limit Aşım Günü - 1 Ağustos

Tüketmeye devam ediyoruz ve geleceğimize biraz daha borçlanıyoruz. 2024 yılında Dünya Limit Aşım Günü, 1 Ağustos olarak açıklandı. Bunu durdurmak ise elimizde.

Dünyaya Borcumuz Artıyor: Dünya Limit Aşım Günü - 1 Ağustos
Her yıl, takvimde, dünyanın bir yıllık doğal kaynak kapasitesini aştığı gün “Limit Aşım Günü” olarak kayıtlara geçiyor. 2024 yılında bu gün, 1 Ağustos olarak açıklandı.
Dünyamızın kaynakları sonsuz gibi düşünerek yaşıyoruz ama gerçek şu ki hızla tükettiğimiz bu kaynaklar, bir gün yetersiz kalacak. Earth Overshoot Day, Türkçesi ile Dünya Limit Aşım Günü, bize yıllık tüketimimizin bir fotoğrafını sunuyor. Dünya Limit Aşım Günü, aslında gezegenimizin bir yılda yenileyebileceği kaynakları tüketmemizin ardından, geri kalanını gelecekten borç aldığımız tarihi işaret ediyor.
Görünen o ki limit aşımını ertelemek için daha çok çaba göstermemiz gerekiyor. Peki insanlık olarak bu yıl gelecekteki kaynaklarımızı ne kadar kullandık? Bu sorunun cevabı ve limit aşımının detayları, yazımızın devamında sizi bekliyor.

Dünya Limit Aşım Günü Ne Demek?

1970'lerden bu yana insanlığın ekolojik ayak izi ile dünyanın biyolojik kapasitesi o kadar farklılaştı ki gezegenin kaynakları artık bize ancak ağustos ayının ilk gününe kadar yetebiliyor. Bu tarih, basitçe biyolojik kapasitenin ekolojik ayak izine bölünmesi ve bir yıldaki gün sayısı olan 365 ile çarpılmasıyla hesaplanıyor.
Ekolojik ayak izi, bir bireyin, topluluğun, şehrin, ülkenin veya tüm insanlığın doğa üzerindeki etkisini ölçen bir gösterge. Başka bir deyişle, tükettiğimiz kaynakları üretmek ve ortaya çıkan atıkları bertaraf etmek için ne kadar biyolojik kapasiteye (toprak, su, orman vb.) ihtiyaç duyduğumuzu gösteriyor.
Dünyamızın doğal kaynakları yenileyebilme gücü olan biyolojik kapasitesi ve insanlığın bu kaynaklar üzerinde bıraktığı izin büyüklüğünü gösteren ekolojik ayak izimizi karşılaştırdığımızda aslında doğal kaynakları ne hızla tükettiğimizi daha net görebiliyoruz. Bir anlamda, dünya ile insanlık arasındaki arz-talep dengesini gözlemliyoruz. İşte tam da talebin, yani ekolojik ayak izimizin, arzı yani biyolojik kapasiteyi aştığı nokta, Dünya Limit Aşım Günü olarak karşımıza çıkıyor.
Önceki yıllarla kıyasladığımızda Dünya Limit Aşım Günü’nün nasıl bir değişiklik gösterdiğini daha iyi anlayabiliriz. Örneğin, 1989 yılında bu tarih 13 Ekim’ken, 2000 yılında bu tarih 17 Eylül olarak karşımıza çıkıyor. 2005’ten bu yana ise Ağustos ayı içindeki çeşitli günlere dağılıyor.      
Küresel Ayak İzi Ağı , Dünya Limit Aşım Günü’nü daha ileri bir tarihe taşımayı önceliklendiriyor. Yani insanlığın ekolojik ayak izini azaltarak gezegenin kaynaklarını daha sürdürülebilir bir şekilde kullanmasını hedefliyor. Bu hedefin ismi ise #MoveTheDate (Tarihi Ötele). Bunun için hem bireysel olarak bizler hem de şirketler, topluluklar, işletmeler, hükümetler harekete geçmeli ve çözüm üretmeliyiz.

2024’te Dünya Limit Aşım Günü’nden Öne Çıkanlar

Bu yılki Dünya Limit Aşım Günü, geçen yıla göre bir gün daha erken gerçekleşerek, gezegenimizin kaynaklarını ne kadar hızlı tükettiğimizi bir kez daha gözler önüne seriyor. Bu değişimin büyük bir kısmı, karbon emisyonlarındaki küçük azalmanın, okyanusların karbon tutma kapasitesindeki düşüşle fazlasıyla telafi edilmesiyle açıklanabilir. Küresel Ayak İzi Ağı Direktörü Dr. David Lin şunu vurguluyor: “Yarım asırdan uzun süredir devam eden bu aşırı tüketim, biyolojik çeşitlilik kaybı, atmosferde sera gazı birikimi ve gıda ile enerji kaynakları için artan rekabet gibi ciddi sorunlara yol açtı. Olağanüstü sıcak hava dalgaları, orman yangınları, kuraklıklar ve seller gibi belirtiler, bu sorunların giderek daha da belirginleştiğinin göstergesi.
Son 10 yılda küresel aşırı tüketim eğilimi yavaşlamış olsa da, insanlık hala bu yarışta geride. 2030'a kadar biyosferin %30'unu koruma ve 2010'a kıyasla karbon emisyonlarını %45 azaltma gibi uluslararası hedefler, mevcut durumla uyuşmuyor. Oysa sadece karbon emisyonlarındaki bu azalma, Dünya Limit Aşım Günü'nü önümüzdeki altı yıl boyunca yılda 22 gün erteleyebilecek.
Limit aşımı ülke bazında da hesaplanıyor. Buna göre Türkiye’nin 2024 Limit Aşım Günü 11 Haziran olarak belirlendi.  Geçtiğimiz sene bu tarih 22 Haziran’dı. Yani bu yıl, doğal kaynaklarımızı dünya ortalamasına göre 2 aya yakın bir süre önce tükettik.
Dünya Limit Aşım Günü’nü bir başka gözle de ele alalım. İnsanlık, doğayı gezegenimizin yenilenebileceğinden 1,7 kat daha hızlı tüketiyor. Bu, ortalama 1,7 dünyanın kaynaklarını kullanmamız anlamına geliyor. Yani bize neredeyse 1 dünya daha lazım. Peki, tüm dünya vatandaşları bir ülkedeki insanlar gibi yaşasaydı kaç tane dünya’ya ihtiyaç olurdu?
Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri'nde kişi başına düşen ekolojik ayak izini dünya geneline oranladığımızda sonuçlar şaşırtıcı. Eğer herkes Amerikalıların yaşam tarzını benimseyip, aynı miktarda kaynak tüketseydi bize 5,1 dünya gerekirdi.
Farklı bir bakış açısıyla, Japonya örneğini ele alalım. Japonya'da kişi başına düşen ekolojik ayak izini ülkenin kendi biyolojik kapasitesi ile hesapladığımızda Japonya'nın tüm sakinlerinin doğaya olan talebini karşılayabilmesi için 7,8 dünyaya daha ihtiyacı olurdu. Türkiye için bu sayı 2,6. Tüm ülkeler için kaç ülke ve kaç dünya gerekiyor merak ediyorsanız, buradan ulaşabilirsiniz.
 
 
Olasılığın Gücü: Bu Tarihi Değiştirmek için Ne Yapabiliriz?

İklim değişikliği ve doğal kaynakların giderek azalmasıyla uzun zamandır işlerin iyiye gitmediğini tecrübe ediyoruz. Ülkeler ve kurumlar, ne kadar hızlıharekete geçip geleceğe hazırlanırsa, bu güç süreçten başarıyla çıkma şansımız o kadar artacak.
Küresel Ayak İzi Ağı, #MoveTheDate için birçok ölçeklenebilir ve uygulanmaya hazır  çözümün olduğunu belirtiyor. Bu çözümlere “Olasılığın Gücü” deniyor. Olasılığın Gücü, sağlıklı bir gezegen, şehirler, enerji, gıda ve nüfus gibi 5 temel alanda kaynak güvenliğimizi nasıl  koruyabileceğimize dair pek çok yol sunuyor. Bu çözümleri hayata geçirerek, hem geleceğimizi güvence altına alabilir hem de gezegenimizin üzerindeki yükü azaltabiliriz.
Bunun için birkaç olasılık örneği verelim:

·       Gıda israfını önleyebiliriz. BM Gıda ve Tarım Örgütü, insan tüketimi için üretilen gıdanın üçte birinin kaybolduğunu veya israf edildiğini tahmin ediyor. Dünya çapında gıda israfını yarıya indirirsek, aşım gününü 13 gün erteleyebiliriz.

·       Karbonsuzlaştırmayı finanse edebiliriz. Yatırımlarımız, yönettiğimiz ekonomiyi şekillendiriyor. Yatırımlarımızla dünya çapında elektrik sistemini %50 oranında karbonsuzlaştırarak Dünya Limit Aşım Günü'nü 22 gün erteleyebiliriz.

·       Su ve atık su hizmetlerini yenileyebiliriz. Küresel Ayak İzi Ağı  ve özel bir elektrik şirketinin birlikte yaptıkları bir analize göre binalar, endüstriyel prosesler ve elektrik üretimi için mevcut ticari teknolojiler, üretkenlikte veya konforda herhangi bir kayba yol açmadan Limit Aşım Günü'nü en az 21 gün erteleyebilir.

·       Döngüsel bir moda yaklaşımını benimseyebiliriz. Döngüsel moda yalnızca kaynak kullanımını azaltmayı değil, aynı zamanda tüketici öncesi malzemeleri geri dönüştürüp değerli ürünlere dönüştürerek atıkları azaltmayı hedefleyen bir yaklaşım. Malzemelerde de bu dönüşüm yaşanabilir. Örneğin organik pamuğun yalnızca işlenmemiş malzeme olarak kullanılması, geleneksel pamuk mahsullerine kıyasla ortalama %91 su ve %46 karbondioksit tasarrufu sağlıyor.

Zorlu Holding olarak, daha yaşanabilir bir dünya için yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler üretmeye odaklanıyoruz. Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim alanlarındaki performansımızı sürekli geliştirmek, Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları ile uyumlu Akıllı Hayat 2030 stratejimizin temelini oluşturuyor. "Sorumlu yatırım holdingi" olarak eşitlik, kapsayıcılık ve adalet temelinde daha akıllı bir gelecek inşa ediyoruz. Çalışanlarımız, iş ortaklarımız ve toplum için ortak değer yaratmayı hedefliyoruz. "Bugün attığımız her adım, daha iyi bir dünya için" ilkesiyle, enerji ve su kaynaklarının verimli kullanımı, doğa koruma ve biyoçeşitlilik, atık yönetimi ve döngüsel ekonomi ile ilgili iyi uygulamalarımızın yer aldığı, sürdürülebilirlik odaklı projelerimizi "Bizden Hikayeler"de paylaşıyoruz. Daha iyi bir gelecek hayaliyle değer yaratıyor ve sürdürülebilir iş modellerinde de öncü olmaya devam ediyoruz.