Sürdürülebilirlik Gündeminden Öne Çıkan Başlıklar / Şubat 2024

Dünyanın ve Türkiye’nin sürdürülebilirlik gündeminde öne çıkan başlıkları araştırdık.

Dünyada ve ülkemizde her geçen gün iklim değişikliği ve iklim değişikliğiyle mücadele konusunda önemli gelişmeler oluyor. Peki Şubat ayının sürdürülebilirlik gündeminde neler var, derlediğimiz başlıklara göz atalım.
 
Türkiye Sulak Alanlarını Kaybediyor

Sulak alanlar yeryüzünün en değerli ekosistemleri olmasına karşın dünyada en çok tehdit altında olan alanlar arasında. Yapılan araştırmalara göre 1700'lü yıllardan bu yana yeryü- zündeki sulak alanların %80'i, son 50 yılda ise en az %35'i yok oldu. Dünyadaki karbonun %40'ı sulak alanlar tarafından tutuluyor ve bu da 771 milyar tona denk geliyor. Dünyadaki canlı türlerinin yaklaşık %40'ı da sulak alanlarda yaşıyor.
Sulak alanların biyoçeşitliliğin korunması, taşkın kontrolü, tarımsal faaliyetlerde kullanılan yeraltı sularının beslenmesi, fırtınalardan koruma, besin depolama, iklim değişikliğinin kontrolü, bitkiler vasıtasıyla ağır metallerden suyun arıtılması, gıda kaynağı olma, turizm faaliyet alanı sağlama gibi birçok işlevi bulunuyor.
Uluslararası düzeyde sulak alanları korumayı amaçlayan Ramsar Sözleşmesi'ne 17 Mayıs 1994'te resmen taraf olan Türkiye'de toplam 2.155.045 hektar alanı kaplayan, 135 sulak alan bulunuyor. 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü nedeniyle yazılı basın açıklaması yayınlayan Türkiye Çevre Platformu sözcüleri ise yer altı sularının kontrolsüz tüketimine dikkati çekerek aşırı sulama, zirai ilaçlama, hidroelektrik santraller, barajlar ve yeraltı suyunun aşırı kullanımı gibi faktörlerin sulak alanların varlığını tehdit ettiğinin altını çiziyor.
Haberin tümüne buradan ulaşabilirsiniz.
 
İklim Krizi Amazon Orman Sistemini Çökertebilir

Nature dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmada Amazon Ormanları'nın yarıya yakınının 2050'ye kadar yok olma tehdidi ile karşı karşıya olduğu ifade edildi. Araştırma, Amazon Ormanları'nın artan sıcaklıklar, aşırı kuraklıklar, ormansızlaşma ve yangınlardan kaynaklanan benzeri görülmemiş bir strese giderek daha fazla maruz kaldığını vurguluyor.
Ağaçların kesilmesi, yangınlar ve aşırı kuraklık nedeniyle doğal yapının bozulduğunu belirten bilim insanları, 2050 yılına kadar Amazon'un mevcut orman örtüsünün %10 ila %47'sinin bu birleşik stres etkenleriyle karşı karşıya kalacağını tahmin ediyor. Çalışmanın başyazarı Brezilya Santa Catarina Üniversitesi'nden çevrebilimci Bernardo Flores, "Bu dönüm noktasını geçtiğimizde belki artık hiçbir şey yapamayız. Orman kendiliğinden ölecek" dedi.
Uzmanlara göre, artan sıcaklıklar nem bölgesini tüketirken, yağmur ormanları sürekli olarak savanlara veya kontrol edilemeyen yangınlarda yanma olasılığı daha yüksek olan diğer bozulmuş ekosistem biçimlerine dönüşüyor. Bu dönüşüm, artık çoğu yangının çiftlik sahipleri veya çiftçiler tarafından körüklendiği Amazon için büyük bir değişime işaret ediyor. Toprak kurudukça, ABD'nin Batısı ve Kanada'nın kuru çam ormanlarında olduğu gibi daha fazla orman yangını yaşanabilir.
Nem seviyeleri bu şekilde düşmeye devam ederse, Amazonların kurak bir alana dönüşeceği tahmin ediliyor. Ekosisteminin büyük bölümü yağışlara bağlı olan Amazon Ormanları, dün- yadaki oksijenin büyük bir kısmını ürettiği için "Dünyanın akciğeri" olarak tanımlanıyor.
Araştırmanın tümüne buradan ulaşabilirsiniz.
 
Hatay Sağlık Limit Değerinin 4 Katı Toz Soluyor

Temiz Hava Hakkı Platformu, Türk Tabipleri Birliği ve Hatay Tabip Odası işbirliği ile 17 Ekim-15 Kasım 2023 tarihleri arasında Hatay, Antakya'da hava kalitesi izleme çalışması yürütüldü. 30 gün boyunca kesintisiz yapılan toz (ince partikül madde PM2.5) ölçümlerinde Hatay halkının hâlâ limitlerin çok üzerinde toz soluduğu ortaya çıktı.
PM2.5 DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tarafından akciğer kanserine sebep olan 1. grup etmen olarak sınıflandırılıyor. Antakya'daki 30 günlük ölçüm sonucunda PM2.5 ortalaması metreküpte 20 mikrogram olarak belirlendi. Bu değer, DSÖ'nün insan sağlığı için tanımladığı metreküpte 5 mikrogramlık yıllık kılavuz değerin tam 4 katına denk geliyor. Günlük değerlere bakıldığında ise, toz kirliliğinin 30 günün 20'sinde DSÖ'nün 24 saatlik kılavuz değeri olan 15 μg/m3 'ün üzerinde olduğu saptandı. DSÖ, bu 24 saatlik kılavuz değerin bir yılda 3-4 defadan fazla aşılmaması gerektiğinin altını çiziyor.
Çalışma deprem sonrasında yıkılan binalardan ve ayrıştırma işlemlerinden kaynaklanan tozun bir halk sağlığı problemi olmaya devam ettiğini ve depremin üzerinden bir yıl geçmesine karşın bölgedeki toz kirliliğinin çözümü ile ilgili olumlu bir gelişmenin yaşanmadığını gösteriyor. Yanı sıra çalışmayı yürüten ekibin gözlemleri, Hatay'da hala yıkılan binalardan kaynaklı molozların mevzuata, bilimsel yol ve yöntemlere göre ve usulüne uygun şekilde kaldırılmadığı yönünde.
Haberin tamamına buradan ulaşabilirsiniz.
 
Gaz Talebi Son 10 Yılın En Düşük Seviyesinde

Avrupa Birliği'nin 27 üye ülkesi ile birlikte Birleşik Krallık, Norveç ve Türkiye'yi kapsayan araştırmaya göre Avrupa'nın 2023 yılındaki gaz tüketimi, ülkelerin verimlilik önlemlerini ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını artırmasıyla son 10 yılın en düşük seviyesine geriledi. Rusya-Ukrayna savaşından bu yana geçen iki yıl içinde gaz talebi kıta genelinde %20 oranında azaldı. 2021- 2023 yılları arasındaki gaz tüketimine bakıldığında ise, en büyük düşüş -17,6 milyar metreküp (bcm) ile Almanya'da olduğu görülüyor. Bunu -14,4 bcm ile İtalya, -14,2 bcm ile Birleşik Krallık, -10,9 bcm ile Hollanda ve -9.7 bcm ile Türkiye takip ediyor.
Enerji Ekonomisi ve Finansal Analiz Enstitüsü'nün (IEE- FA) Avrupa LNG Takipçisi'nin son versiyonu, düşen gaz talebinin esas olarak Almanya, İtalya ve İngiltere'den kaynaklandığını ortaya koyuyor. Sonuç olarak, kıtanın LNG (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) tüketiminin 2025 yılında zirve yapacağı tahmin ediliyor. Avrupa'nın LNG talebinin 2025 itibariyle düşüşe geçecek olmasıyla, yeni yapılacak LNG terminalleri ölü yatırımlar haline gelebilir.
IEEFA Avrupa Baş Enerji Analisti Ana Maria Jaller-Makarewicz, "Rusya-Ukrayna savaşının başlamasının üzerinden iki yıl geçtikten sonra Avrupa'nın enerji sistemi daha çeşitlendi ve daha dirençli hale geldi" derken; krizin bir ölçüde kontrol altına alındığını, verimlilik önlemlerinin artırıldığını ve yenilenebilir enerji kaynakları ve ısı pompası kurulumlarının hızlandığını ifade etti.
Araştırmanın tamamına buradan erişebilirsiniz.