Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bir Kadın Meselesi Değil!

Özlem Ece ve Itır Erhart, İKSV’nin hazırladığı “Kültür-Sanat Dünyasında Toplumsal Cinsiyet” raporunun ortaya çıkış sürecini ve önemli çıktılarını anlatıyor...

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Bir Kadın Meselesi Değil!

Özlem Ece – Itır Erhart

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) olarak kültür politikaları çalışmalarımız kapsamında hazırladığımız ‘Kültür-Sanat Dünyasında Toplumsal Cinsiyet: Tartışmalı Konular, Yapısal Sorunlar, Çözüm Önerileri’ raporuyla “Türkiye’de yaratıcı sektörler nasıl daha eşit, demokratik ve kapsayıcı hale gelebilir?” sorusuna yanıt aradık. Sektörde 50. yılını kutlayan bir kültür kurumu olarak 10. kültür politikaları raporumuzu bu özel konuya adama ihtiyacı duyduk. Çünkü dünyadaki kimi örneklerin aksine Türkiye’de yaratıcı endüstriler özelinde toplumsal cinsiyet eşitliğine dair somut veriler yok. Bu durum kültür politikası üretim süreçlerinde konunun dikkate alınmamasına sebep oluyor.

Bu rapor, dünyanın en önemli metropollerinden biri olan İstanbul’un tiyatro, sinema ve müzik sektörlerinde yapılan alan araştırmasının orijinal verileri üzerinden toplumsal cinsiyet eşitsizliğini görünür kılmayı hedefliyor. Kültür-sanat sektörünün paydaşlarına birlikte hareket etmek ve yeni düzenlemelere gitmek için somut öneriler sunuyor: Kadın istihdamını artıracak eğitimlerin hayata geçirilmesi, yeni kaynaklar geliştirilmesi, finansmana erişim imkânlarının artırılması, uzun vadeli stratejiler ve politikalar geliştirilmesi gibi başlıklar bunlardan birkaçı...

Ayrımcılıkla mücadele etmenin ilk adımı görmezden gelmemek, kabul etmek

Dinleyenler hatırlayacaktır, İKSV’nin Gazeteci Duygu Demirdağ’ın ev sahipliğinde Zorlu Holding’in toplumsal cinsiyet eşitliği yaklaşımı “Eşit Bi’ Hayat” desteğiyle gerçekleştirdiği ‘Yaratıcı Alanda Eşitlik’ podcast serisinin ilk bölümünde; raporu hazırlarken aldığımız cevaplardan bu sektördeki ayrımcılığı somut bir şekilde gördüğümüzü belirttik. Ayrımcılıkla nasıl mücadele edebileceğimizi anlattık. Ayrımcılıkla mücadele etmenin ilk adımı görmezden gelmemek, kabul etmek. Sonrasında kök nedenlerine inmek. Örneğin yaratıcı sektörlerde ışık, kurgu, ses gibi teknik alanlarda çok az sayıda kadın olduğunu görüyoruz. Bu alanlarda çalışan kadınlarla görüştüğümüzde ayrımcılığa uğradıklarını, kendilerini ispatlamak için aynı işi yapan erkeklerden çok daha fazla çalıştıklarını, yeterliliklerinin sorgulandığını aktardılar. Bunun nedeni STEM alanının erkek bir alan olarak kodlanmış olması. Gördüğümüz bu durumun yaratıcı endüstrilere yansıması.

Bu noktada yapılması gereken; bu alanlarda daha çok kadına alan açmak, destek mekanizmaları geliştirmek, bir yandan da makro düzeydeki alanların cinsiyeti olamayacağına dair farkındalık çalışmaları yapmak. Farkındalık artırıcı çalışmalar da ayrımcılığı önlemede kritik rol oynuyor. Konservatuarda hocanız size “Arp erkeklere uygun bir enstrüman değil, keman tercih etsen daha iyi” dediğinde bunun cinsiyete dayalı ayrımcılık olduğunu fark edemezseniz tepki veremezsiniz ve siz de çalmayı istediğiniz enstrümanı terk ederek cinsiyet kurallarının yeniden üretilmesine neden olursunuz.

Sistemleri ancak hep birlikte dönüştürebiliriz

Günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sadece kadınları ilgilendirdiği gibi bir algı mevcut ancak podcast’te belirttiğimiz gibi bu bir kadın meselesi değil, kendimizi ister kadın olarak ister erkek olarak, istersek ikili cinsiyet sisteminin dışında tanımlayalım; bu kurallar hepimizin özgürlüğünü kısıtlıyor, kendimiz olmanın önünde engel teşkil ediyor. Ne giyeceğimizden hangi enstrümanı çalacağımıza, hangi alanda uzmanlaşacağımıza, hangi içkiyi söylememizin uygun olacağına dair tercihlerimizi şekillendiriyor. Çoğu zaman bu tercihleri yaparken otopilot devrede olduğu için “Neden?” diye sormuyoruz bile.

  • “Neden partnerim de çalıştığı halde tüm faturaları ben ödüyorum?”
  • “Neden içinde kendim gibi hissetmediğim halde iş görüşmesine koyu renk ceketle gidiyorum?”
  • “Neden çok canım istediği halde kız arkadaşımın karşısında çilekli margarita söylemeye çekiniyorum?”
  • “Neden doğum iznimi yarıda kesip işe dönmek istediğimi söylemekte zorlanıyorum?

Tercihlerimizin nedenlerini, bize dayatılan cinsiyet kurallarını fark ettikçe de özgürleşmeye başlıyoruz. Kuralları reddetmek kolay mı? Değil tabii ama şunu unutmayalım, sistemleri ancak hep birlikte dönüştürebiliriz. Küçük davranış değişikliklerinden başlayarak, hep birlikte.

Dünyada ve Türkiye’de kültür-sanat alanında toplumsal cinsiyet eşitliğinin durumu

Araştırmamıza katılan kültür-sanat profesyonellerinin %81’i iş hayatlarında toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığını düşünüyor ve sektör çalışanı kadınların %52’si cinsiyete dayalı ayrımcılık yaşadığını belirtiyor. Sadece bu iki çarpıcı bulgu bile, eşitlik arayışında yolumuzun hâlâ ne kadar uzun ve çetrefilli olduğunu gösteriyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 2020 yılında 70 ülkeden topladığı verilere göre; 12.940 kültür- sanat girişimcisinin yalnızca %29’u, Fransa’da 100 büyük kültür-sanat kurumu direktörünün %7’si, film yönetmenlerinin dörtte biri kadın. Bunlar eşitsizliğin her yerde karşımıza çıktığını; bulgularımızı, önerilerimizi, iyi uygulamalarımızı paylaşarak dönüşümü hızlandırabileceğimizi gösteriyor.

İKSV’nin toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaları

İKSV olarak toplumsal cinsiyet eşitliğine ve toplumun her alanında eşit temsile önem veriyoruz. Zorlu Holding’in “Eşit Bi’Hayat senaryoda kalmasın” yaklaşımıyla tema sponsoru olarak destek verdiği, İstanbul Film Festivali’nin ‘Çiçek İstemez’ bölümünde baskılara boyun eğmeyen, kendi yolunu çizen, kendi ayakları üzerinde duran kadınların hikâyelerini bir araya getiriyoruz.

İstanbul Müzik Festivali’nin 2018’den beri yürüttüğü ‘Yarının Kadın Yıldızları’ projesiyle, genç kadın müzisyenlere kariyerlerinde destek oluyoruz. İstanbul Caz Festivali, müzik festivallerinde %50 cinsiyet dengesini gözeten Keychange programında yer alıyor. Sanatçı ve küratörlerin %55’inin kadın olduğu İstanbul Bienali, cinsiyet eşitliğinde dünya bienalleri arasında ikinci sırada yer alıyor.

İstanbul Tiyatro Festivali’nin ‘Bu İşte Bir Kadın Var’ bölümüyle sahne sanatları alanında kadın emeğini daha da görünür kılmayı amaçlıyoruz. İKSV Alt Kat’ta, bu yıl ilk kez düzenlenen ve genç kadınların ve kız çocuklarının sanat yoluyla güçlenmesini amaçlayan, yine Zorlu Holding tarafından desteklenen WOWsers programına ev sahipliği yaptık.

Ayrıca, kapsayıcı, adil, eşitlikçi ve çeşitlilikten beslenen bir kurum kültürü oluşturmak için benimsediğimiz ‘İKSV Toplumsal Cinsiyet ve Fırsat Eşitliği Politikası’, Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nde tanımlanan temel haklara, BM Kadının Güçlenmesi İlkeleri’ne ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ilgili kararlarına dayanıyor. Bu belge tüm yönetici ve çalışanlarımız için bağlayıcı bir nitelik taşıyor. İKSV olarak, bu politika metninde listelenen ilkelerin iş ortaklarımız, hizmet aldığımız kurumlar ve organizasyonlarda konuk edilen sanatçılar tarafından da benimsenip uygulanmasını talep ediyoruz.

Kültür-sanat dünyasını daha eşit, adil ve kapsayıcı hale getirmek elimizde

Dünyanın her yerinde sanatla kurulan bağların ve dayanışma ağlarının güç kazandığı bu olağanüstü dönemde, Türkiye’de yaratıcı sektörlerin daha eşit, adil ve kapsayıcı hale gelebilmesi için kültür-sanat paydaşlarının toplumsal fayda yolunda kendilerine yeni stratejiler belirlemesi; izleyiciler, gazeteciler dahil sektörün tüm paydaşlarının birlikte çalışması elzem. Ayrımcı, ötekileştirici içeriklerle karşılaştığımızda tepki vererek, farklı kadınlık-erkeklik hallerini anlatarak, eşitlik ve kapsayıcılığa dair politika metinleri yayımlayıp süreçleri takip ederek, kendimizden, kendi kurumumuzdan, setimizden, sınıfımızdan başlayarak kültür-sanat dünyasını daha eşit, adil ve kapsayıcı hale getirmek bizim elimizde!