İklimden Medyaya: Her Alanda Eşitsizliğe Karşı Beraberiz

Hayatın her alanına yerleşmiş olan eşitsizliğin etkileri neler? Küresel boyutta ve medyada cinsiyet eşitsizliği kendini nasıl gösteriyor? Zorlu Holding olarak eşitsizlik ve şiddet ile mücadelede neler yapıyoruz

İklimden Medyaya: Her Alanda Eşitsizliğe Karşı Beraberiz

Dünyaya daha adil ve eşit bir pencereden bakmak istediğimiz bir devirde yaşıyoruz. Bu yüzden gördüğümüz, kimi zaman maruz kaldığımız eşitsizliklere ‘dur!’ demeye çalışıyoruz. Çünkü eşitsizlik sadece kadın veya erkek arasında, cinsiyetlere atanan roller arasında, dillerde değil, hayatımızın her alanında kendini gösteriyor. Beraberinde kendinden güç alan şiddeti de maalesef ki her yere taşıyor. Peki eşitsizliğin gördüğümüz veya görmediğimiz gerçek etkileri neler? Biz bu eşitsizlik ve doğurduğu şiddet ile mücadele etmek için neler yapıyoruz?

Küresel boyutta cinsiyet eşitsizliği

Bugün dünyanın en çok konuştuğu sorun şüphesiz ki iklim krizi. Bu durumun en büyük sebebi de krizin ancak bütüncül yaklaşımla, kolektif çabayla aşılabilecek olması. Çünkü iklim krizi dünyamızın daha önceden de mustarip olduğu yoksulluk, cinsiyet eşitsizliği gibi sorunların da giderek büyümesine neden oluyor.

İklim krizinin etkileri hangi milletten olduğumuza, coğrafi konumumuza hatta cinsiyetimize göre bile değişiklik gösteriyor. Bu doğrultuda ‘son çare’ olarak nitelendirilen COP26 Zirvesi’nde de farklı başlıklar altında durumlar ele alınmıştı. Çarpıcı başlıklardan birisi de ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitliği’ olmuştu. Konu hakkında düşüncelerini dile getiren delegeler ve aktivistler, kadınların dünya sahnesinde daha çok yer alması gerektiğine, iklim krizi ile mücadelede kadınların büyük oranda katkısı olmadığı sürece ‘etkili’ sonuçlardan bahsedilemeyeceğine değinmişti. Bu durumun en büyük sebebi ise hem eşitlik ilkelerine hem de dayanışma bilincinin oluşturulmasına dayanıyor. Zira farklılıkların gündem olmaya devam ettiği, kadın veya erkek demeden ayrımların şiddeti doğurduğu bir ortamda dayanışmadan veya birlik olmaktan bahsetmek nahoş kaçıyor. 

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin insan bir yana doğaya dahi zarar verdiği sadece bir ‘görüş’ de değil. Yapılan araştırmalar gözler önüne seriyor ki eşitsizlik arttıkça doğa tahribatı da artıyor. İklim krizinden en çok etkilenen cinsiyet ise bu şartlar altında kadınlar oluyor. Bunun nedeni ise kadınların büyük oranda doğaya bağımlı geçim kaynaklarıyla hayatlarını idame ettiriyor olması. Cinsiyet eşitsizliğinin kendini baskın bir şekilde gösterdiği toplumlarda kadınların eğitime erişemiyor olması da bu durumu doğuran etkenlerden. Özel hayat, geçim sorunları derken kadınlar iklim krizi gibi küresel bir sorundan en çok etkilenen kesimler arasına giriyor. İklim krizinin cinsiyet eşitsizliği üzerindeki etkileri incelemek ve Zorlu Holding’in toplumsal cinsiyet eşitliği proje danışmanı Ebru Nihan Celkan ile tanışmak için buraya tıklayabilirsiniz.

İklim krizinin dil, din, cinsiyet gibi kırılgan alanları daha da hassaslaştırdığını belirtmiştik. Ebru Nihan Celkan da “Dil, zihnin bir uzantısı ve aynası.” diyor. O halde günlük hayatımızda sıkça maruz kaldığımız medya dili üzerindeki cinsiyet eşitsizliğine de göz atalım mı?

Medyada cinsiyet eşitsizliğinin izleri: Kadının yeri

Eşitsizlik biz görmek istesek de istemesek de hayatımızın her alanında. Bugün elimizden düşmeyen telefonlarımızda, dijital mecralarda ama en çok da medyanın dilinde. Cinsiyetlere atanan roller, ataerkil düşüncenin izleri her türlü mecrada karşımıza çıkıyor. İzlediğimiz bir reklamda, dizi veya filmlerde bürünmemiz beklenen cinsiyet kalıplarına uygun tiplemeler görmek bizi aslında daha çok konumsuzlaştırıyor. Çünkü hepimiz bize atanan rollerden daha fazlasıyız, erkek veya kadın olarak kalıplara sığmak zorunda değiliz.

Kadın, medyada ‘istenilen’ rolünde karşımıza çıkıyor. Fakat bunların yanı sıra reklamlarda gördüğümüz o kadınlar hep çok alımlı ve en güzel halinde, evli veya nişanlı, çocuklu ve kariyer planı olarak hep ‘ev hanımlığını’ tercih etmiş durumda. Başarılı bir iş kariyerine sahip olmuş, evlenmemeyi tercih etmiş veya görünüşünü ‘etkileyicilik’ için kullanmamış bir kadın model bulmak maalesef ki çok zor. Bunlarla beraber bir diğer üzücü gerçek ise toplumu bilinçlendirmek adına yapılan yanlış konumlandırmalar. Kadına sempati yüklemek için gözler önüne serilen travmalar, yaşanılan mağduriyetleri kullanmalar ve hikâyenin etkili olması için nasıl yapıldığını göstermeler son derece yanlış konumlandırmalardan. Bunun sebebi ise gördüğümüzü ve duyduğumuzu bilinçaltına yerleştiriyor olmamız. Yani yapılan yanlışı gösterip toplumun ders çıkarması beklenmemeli, zaten olması gereken eşitlikçi roller ve sesler medyanın dili olmalı.

Medya sadece gördüklerimizle ya da duyduklarımızla sınırlı değil. Bugün yazılı medya da eşitsizliğin had safhada olduğu mecralardan. Çünkü dilimiz diğer pek çok dil gibi ataerkil atasözü, deyim ve kelimelere dayanıyor. Bununla mücadele etmek için de deyim yerindeyse ekstra mesai harcanıyor. Örneğin ‘bilim adamı’ yerine ‘bilim insanı’ kullanımlarını artık daha sık görüyoruz. Fakat iş sadece kelimelerle de bitmiyor. Baktığımız pencerenin, olayları yorumlayış şeklimizin de eşitlikçi olması gerekiyor. Bir şiddet haberini verirken işin bireyler arası frekansından ziyade toplumsal boyutuna odaklanmak büyük önem taşıyor. Medyada ve medya dilinde kadın olmanın zorluklarını anlatan, Zorlu Holding iş birliği ile hazırlanmış bir diğer içerik için buraya tıklayabilirsiniz.

Peki biz Zorlu Holding olarak iklim krizi veya medya olsun hayatın her alanına yerleşen klişeleri yıkmak için neler yapıyoruz?

Herkes için Eşit Bi’ Hayat

Şiddet sadece fiziksel değil sözlü, duygusal, ekonomik, kısacası sayamayacağımız pek çok davranış biçiminde kendini gösterebilir. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun yaptığı araştırmanın ışığında da ne yazık ki her 10 kadından 4’ünün şiddetin herhangi bir türüne maruz kaldığını görüyoruz. Her türlü şiddetin ve eşitsizliğin karşısında durarak Zorlu Holding olarak herkes için Eşit Bi’ Hayat yaratmaya çalışıyoruz.

Toplumsal cinsiyet eşitliğini baz alarak, şiddete maruz kalan bireylerin kendini özgürce ifade edebildiği, yardım talebinde bulunabildiği bir kültür yaratmak en büyük hedeflerimiz arasında. Bu kapsamda da farkındalık yaratmak ve şiddete karşı bilinç oluşturmak amacıyla ‘Ev İçi Şiddeti Önleme Politikası’nı yayımladık. Amacımız, şiddetin herhangi bir türüne maruz kalan çalışanlarımıza yardım etmek ve yol gösterebilmek.

Eşitliği huzurlu, sürdürülebilir ve daha adil bir dünya için istiyoruz. Bu yüzden sizlere de #EşitBiHayat çağrısında bulunuyoruz.