COP26 Zirvesinde 2. Hafta: Sesler Yükseliyor

COP26 Zirvesi’nin ikinci haftasında neler yaşandı? İklim değişikliği ile mücadelede neler konuşuldu? İlk haftanın yankıları devam ederken sesler neden giderek yükseliyor?

COP26 Zirvesinde 2. Hafta: Sesler Yükseliyor

İklim krizi ile mücadelede büyük öneme sahip olan COP26 zirvesinde ikinci hafta devam ediyor. Geçtiğimiz hafta finans, enerji, gençlerin ve kamunun güçlendirilmesi konuları masaya yatırılmıştı. İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen COP26 hem ulaşım zorluklarının hem de atılan adımların ‘yetersiz ve etkisiz’ oluşuyla eleştirilmişti. Peki çağımızın ve geleceğin en önemli sorununa, iklim krizine çözüm üretmeyi amaçlayan COP26 zirvesi ikinci haftasında nelere sahne oldu? Hep birlikte bakalım.

COP26 Zirvesi’nde haftanın gündemi

İskoçya’nın Glasgow kentinde 200’den fazla ülkenin katılım gösterdiği COP26 Zirvesi’nde 8 Kasım 2021 itibarıyla ikinci haftaya başlandı. Haftanın gündemini; adaptasyon süreci, toplumsal cinsiyet eşitliği, bilim, inovasyon ve ulaşımın yanında, emisyonların nasıl azaltılacağını belirten anlaşmanın yeni yayımlanan taslak metni oluşturdu.

Adaptasyon süreci: Hızın kurtarıcı gücü

İklim krizini hafifletmek, ardından ise yok denecek kadar aza indirgemek adına acil aksiyon planlarının oluşturulmak istendiği zirvede, birlik olmanın önemi yinelendi. 200’den fazla devletin, birçok bilim insanının, aktivistin ve devlet erbaplarının katıldığı zirvede ortak bir siyasal noktada birleşilmesi gerektiği aktarıldı. Adaptasyon sürecinde kayıp ve hasarların net bir şekilde belirlenmesi, büyük ekonomide yer alan devletlerin yoksul ülkelere iklim krizi ile mücadelede gereken altyapıyı oluşturmak için yardım etmesi, ısınmada 1.5 hedefinin canlı tutulması, emisyonu azaltmak için ortak bir zaman çizelgesinde buluşulması ve karbon piyasalarıyla ilgili şeffaf olmanın gerekliliği hakkında konuşuldu. Aksiyonların ve adaptasyon sürecinin hızının ise kurtarıcı rol üstlendiği betimlendi.

Büyük ekonomilerin katkısıyla, iklim değişikliğine adaptasyon sürecine yardımcı olmak için oluşturulan Adaptasyon Fonu’na Birleşik Krallık’tan 290 milyon sterlinlik yeni bir destek geldi. Bu zamana kadar fonda biriken yardım miktarı 232 milyon dolar olarak açıklanırken, en büyük desteği 20 milyon dolar ile Birleşik Krallık yapmış oldu. ABD, İsveç, Kanada, İrlanda, Almanya, Finlandiya, Norveç ve Katar ise fona katılan diğer ülkeler arasında öne çıkanlar.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

İklim krizi sadece nefesimiz olan doğayı ve biricik dünyamızı değil insan yaşamını da etkiliyor. Günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için mücadeleler devam ederken iklim krizinin yol açtığı zorluklardan en çok etkilenenlerin kadınlar olduğu da gözler önüne seriliyor. Zira kadınlar, eğitimin zorlaştığı, ekonomi yönünden ise yoksul sayılabilecek ülkelerde tarıma dayalı olarak sezonluk çalışıyor ve iklim krizinin ‘orantısız’ sonuçlarından fazlasıyla etkileniyor.

Zirvede konuşma yapan kadın delegeler, cinsiyet eşitliği için yapılan yatırımların artırılması gerektiğinin altını çizdi. Erkek egemen dünya düzeninin pek de iyi olmayan sonuçlar getirdiğini, dünyanın ‘doğa ana’ gibi düşünmesi, kadınların dünya sahnesindeki rolünün artırılması gerektiği konuşuldu. Kadınların dünyanın dört bir yanında iklim krizi ile mücadele eden organizasyonlarda öncü olduğu, Samoalı aktivist ve çevre savunucusu Briana Fruean’ın sözleriyle, iklim krizinin sonuçları içerisinde boğulmayıp savaştıkları aktarıldı.

Tüm konuşmacıların değindiği ortak nokta ise, kadınların dünya sahnesinde ön plana çıkması, iklim krizinin feminist bir yaklaşımla ele alındığından emin olunması ve çözümlerde kadın sesinin duyulması gerekliliği oldu.

Ulaşım

Geçtiğimiz hafta üzerinde durulan ‘emisyon azaltma’ konusu bu haftanın da gündemindeydi. Ancak tüm bu konuşmaların yanı sıra eylemlerin ne kadar etkili olduğunu gösteren bir olay gözler önüne serildi. ‘Walk2COP26’ adını taşıyan ve 6 kişiden oluşan aktivist bir grup COP26 zirvesine katılabilmek için Londra’dan Glasgow’a 26 gün süren ve 820 kilometreyi bulan yolu emisyon yayan hiçbir aracı kullanmadan tamamladı. Grup bu güzel hareketiyle hem emisyon sorununun hem de COP26 zirvesinde hâlâ eleştirilen akredite ve ulaşım probleminin altını çizmiş oldu.

Zirvenin ilk taslak metni açıklandı

İklim zirvesinde Paris Anlaşması’nda belirlenen 1.5 sıcaklık hedefi için adımlarda bulunuldu. Sıcaklık artışlarının önüne geçmek için emisyonların nasıl azaltılabileceğini anlatan taslakta sıcaklığın 2.4’ü geçebileceği ülkeler için kısa vadeli planlar da yer aldı. Taslakta yer alan genel öneriler, kömüre yavaş yavaş veda edilmesi ve fosil yakıtlar için alternatif çözümlerin aranması yönünde oldu. Zirveye katılan ülkeler taslak üzerine henüz müzakere etmemiş olsalar da bu taslağın şimdiden çözüm için yetersiz olduğu düşünülüyor.

Net sıfır emisyon için sözler verildiyse de ortaya konan çözüm önerileri aktivistleri de ikiye bölmüş bulunmakta. Çoğu aktivist hedeflenen azalmanın sunulan planlar doğrultusunda gerçekleşmesinin zor olduğunu düşünüyor. Greenpeace International’dan Jennifer Morgan ise konu için “Taslak metin iklim krizini çözme planı değil. Bu, en iyi ihtimalin gerçekleşmesini umduğumuz bir anlaşma.” sözlerini sarf etti. Planlamanın maksimum verimde uygulanabilmesi için ise iklim finansmanı hareketinde hızlanılması gerekildiği aktarıldı.

COP26’da ilk haftanın yankıları devam ediyor

İkinci haftası tamamlanmak üzere olan COP26’da ilk haftanın suları durulmak bilmiyor. Zira alınan kararların 1.5 hedefine yaklaşmakta yetersiz olması, böylesine önemli bir zirvede söz hakkına sahip olmak isteyen bireylerin türlü katılım problemleri yaşaması birçok aktiviste göre kabul edilebilir bir durum değil. Geçen haftadan bu haftaya taşınan tartışmaları kısaca özetleyelim.

İlk hafta ormansızlaşma sorunundan en çok etkilenen ülkelerden birisi Brezilya olarak açıklanmıştı. Bölgede yasal olmayan kesim ve yangınlar sonucunda büyük oranda kayıplar yaşanmış ve bu kayıpların önüne geçebilmek adına önemler alınacağı belirtilmişti. Ancak tam da bu hafta ormansızlaşma hakkında yeniden görüşler bildirilirken son derece tatsız bir ‘tesadüf’ vuku buldu. Yaşamını ve geçimini Amazon’dan sağlayan topluluğa bir saldırı gerçekleştirildi. Bu durum iklim krizinin ve bu krizi doğuran etkenlerin sadece ekosistemi değil insan yaşamını da fazlasıyla etkilediğini gösterdi.

İlk haftadan beri seslerin giderek yükseldiği bir diğer konu ise COP26 zirvesinin ne kadar yetersiz olduğuydu. Bu hafta söz alan iklim aktivisti Greta Thunberg de COP26’nın başarısız olduğuna ve bizi iklim krizine sürükleyen aynı yöntemlerle çözümler aramanın faydasızlığına değindi. Greta’nın bu sözleri toplumsal cinsiyet eşitliği başlığı altında konuşulanlara da işaret eder nitelikteydi.

İklim krizinin neden olduğu hasarın ödenebilmesi ve mücadele için gereken altyapının oluşturulması için varlıklı devletler üzerinde kurulan baskı artırıldı. Bu konuda zengin ekonomilerin iklim finansmanına ilişkin ortaya koyduğu 100 milyar dolarlık taahhüdün gecikiyor olması eleştirildi.

COP26 zirvesinde fosil yakıt lobicisi olarak katılan delegelerin sayısı, tüm ülkelerden katılan delegelerin sayısını geçti. Aktivistler iklim krizine neden olan en büyük etkenlerden birisi için lobi oluşturmayı hedefleyen bu delegelerin zirveye katılmasının yasaklanmasını talep etti.

İlk haftanın ardından açıklanan iklim karnelerinde ise Türkiye 60 ülke arasından ancak 42. sıraya yerleşebildi. Türkiye karnede yenilebilir enerjiler açısından ‘yüksek’, emisyonlarda ‘zayıf’, enerji tüketimi ve iklim politikalarında ‘çok zayıf’ not aldı.