Su Altı Zenginliğimiz Tehdit Altında: Yapay Resifler Nasıl Bir Çözüm Sunar?
Deniz yaşamını tehdit eden faktörler neler? Yapay resifler verilen zararı azaltabilir mi?
Dünya yüzeyinin dörtte üçünü kaplayan deniz ve okyanuslar, insan kaynaklı faaliyetler sonucu açığa çıkan karbondioksitin yaklaşık yüzde 30’unu emiyor; karşılığında soluduğumuz oksijenin neredeyse yarısını üretiyor. Üç milyardan fazla kişinin geçimi deniz ve kıyılardaki biyoçeşitliliğe bağlı. Küresel ticaretin yüzde 80'inden fazlası deniz yoluyla gerçekleşiyor.
Su altı ekosistemi, canlıların yaşamı, doğanın dengesi, gıda verimliliği, deniz ve okyanus odaklı ticari faaliyetler… Konuya hangi açıdan bakarsak bakalım bu zenginlik büyük tehdit altında. Neden mi?
- İklim değişikliği: Karbon emisyonlarının artması küresel ısı artışını tetiklerken, deniz ve okyanus sıcaklıkları da giderek yükseliyor. Bu da asitlenmeye ve sudaki oksijen seviyesinin azalmasına yol açıyor. Mercan resifleri gibi oluşumlar adeta eriyor, sudaki canlılar besin bulamıyor. Suların ısınması nedeniyle deniz canlıları daha az ürüyor. Mesela deniz kaplumbağalarının cinsiyetini ısı değişikliği belirler. Sıcaklıklar arttıkça tüm yavrular dişi olarak dünyaya geliyor, türün devamlılığı riske giriyor. Ayrıca deniz seviyeleri yükseldikçe pek çok canlı yuvalama alanlarının önemli bir kısmını kaybediyor.
- Atıklar: Kimyasal, endüstriyel, tarımsal ve evsel atıkların doğrudan dökülmesi sonucu deniz ve okyanuslardaki kirliliğin boyutu büyüyor. Bu durum dengeyi bozduğu kadar istilacı türlerin yayılmasına da sebep oluyor. Arıtılmayan atıklardaki zararlı kimyasallar ve ağır metaller canlı yaşamını tehdit ediyor.
- Aşırı avlanma: Aynı tür canlının kontrolsüz ve aşırı avlanması, ekosistemdeki besin zincirini etkiliyor. Avlama sırasında kayalara takılan, geride bırakılan ‘hayalet ağlar’ su altı yaşamına zarar veriyor.
- Gemi aktiviteleri, madencilik faaliyetleri: Madencilik faaliyetleri sonucunda zararlı maddeler/kimyasallar toprağa karışıyor, sonra da akarsular ya da kentsel kanalizasyon sistemleriyle denizlere taşınıyor. Ayrıca derin deniz tabanındaki değerli minerallerin elde edilmesini amaçlayan madencilik faaliyetleri denizleri kirletiyor, biyoçeşitliliği tehdit ediyor. Yoğun gemi trafiği, petrol sızıntıları, atıklarını denize döken tankerler, kaçak boru hatları gibi unsurlar da ekosisteme zarar veriyor.
Peki yarattığımız bu yıkımı tersine çevirecek, verilen zararı onaracak çözümlerimiz var mı? Yapay resifler alternatif bir koruma yöntemi olabilir mi?
Yapay resif nedir? Neden önemlidir?
İklim krizi ve yanlış avlanma sonrası azalan deniz biyoçeşitliliğine karşı çözüm olarak öne çıkan bir kavram, yapay resifler. Biyolojik niteliğini ve çeşitliliğini kaybetmiş bölgelerde deniz yaşamını canlandırmak veya var olanı onarmak amacını taşıyor. Yapaylığı, insan yapımı olmasından kaynaklanıyor. Batan petrol kuyuları, inşaat molozları, lastikler gibi başka amaçlara hizmet eden nesnelerin kullanılmasıyla inşa ediliyorlar. Veya bizzat gemilerin, metro vagonlarının, tarım araçlarının, eski beyaz eşyaların vb. batırılmasıyla oluşturuluyorlar. Bu yapılar toksik öğelerden arındırılarak uygun bölgelere bırakılıyorlar. Gerisini ise doğa hallediyor.
Yapay resifler yosun, sünger, midye, mercan, istiridye gibi canlılara tutunacakları sert yüzeyi sağlıyor. Bu canlıların varlığı balık topluluklarını kendine çekiyor, çünkü hem gıda hem de barınma imkânı sağlıyor. Böylece habitat yavaş yavaş zenginleşiyor. Peki konuyla ilgili daha detaylı bilgi ister misiniz?
Barınak (Shelter) belgeseli; sudaki yaşamın devam edebilmesi, ekosistemin çeşitlenmesi ve sahil şeridinin erozyondan korunması için yapay resiflerin önemine dikkat çekiyor. Umut Sarıboğa ve Çağatay Ankaralı’nın yönetmenliğini yaptığı Barınak, ilk olarak 8. Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali ve Sürdürülebilir Yaşam Film Festivali’nde gösterildi. Belgesel şimdi de Sürdürülebilirlik Adımları Derneği’nin YouTube kanalından izlenebiliyor.