İklim Krizi ile Mücadele: Dünya, Hedeflerin Çok Gerisinde
İklim kriziyle mücadele tüm ülkelerin gündeminde. Peki atılan adımlar 2050’ye kadar net sıfır hedefini karşılamak için yeterli mi?
Gezegenimizdeki sıcaklık her geçen gün artıyor, diğer taraftan bu sıcaklığı normal seviyelerde tutmak için alınan önlemler aynı hızla artmıyor. Küresel ısınmanın yol açtığı buzulların erimesi, ekolojik dengenin bozulması, kuraklık, biyoçeşitliliğin azalması gibi olumsuz etkiler tüm insanlığın geleceğini tehdit etmeye devam ediyor. İklim kriziyle mücadele özellikle son 10 yıldır hükümetlerin ve şirketlerin birinci gündem maddesini oluşturuyor. Uluslararası sözleşmeler imzalanıyor, raporlar yayımlanıyor, karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik iş planları sunuluyor. Peki tüm bu çabalar dünyanın geleceğini kurtarmaya yetecek mi?
İklim kriziyle mücadelede karbon emisyonlarının azaltılması ilk sırada yer alıyor. Bu kapsamda dünya çapında karbonsuzlaşmaya yönelik adımlar atıldığı biliniyor ancak bunların ne kadarının bizi hedefe yaklaştırdığı merak konusu. Columbia Üniversitesi tarafından yayımlanan rapora göre ortaya konan iklim politikaları hedeflerin oldukça gerisinde. Peki neydi bu hedefler? Şimdiye kadar nasıl bir yol izlendi, neler konuşuldu? Kısaca bir hatırlayalım.
Ne olmuştu?
İklim değişikliğinin risklerine karşı atılan adımların en önemlisi 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması’nda gerçekleşti. Anlaşma gereğince ortalama küresel sıcaklık artışının yüzyıl sonuna kadar 2°C’nin altında tutulması ve bunun ideal olarak 1,5°C’de sınırlandırması hedeflendi. İmzacı olan pek çok ülke 2030 yılına kadar karbon emisyonlarını yarı yarıya azaltarak, 2050 yılına kadar tamamen sıfırlamayı taahhüt etti. Çin Hindistan gibi sanayi üretiminin yüksek olduğu ülkeler ise net sıfır hedeflerini daha ileri bir tarihte gerçekleştireceklerinin sözünü verdi.
Yarım°C’lik bir artışın bile milyonlarca canlının hayatına mâl olabileceği biliniyor. Ancak Paris Anlaşması sonrasında ülkelerin verdiği taahhütlerinin 1,5°C sınırı ile ne kadar örtüştüğü hala tartışmalı. Uzmanlar taahhütlerin gerçekleşmesi durumda bile küresel sıcaklık artışının 3°C’ye kadar çıkabileceğini öngörüyor. Bu nedenle geçtiğimiz yıl Glasgow’da toplanan COP26 zirvesinde ülkelere, ulusal katkı beyanlarını gözden geçirmeleri ve 1,5 derece hedefine uyumlu olarak güncellemeleri için çağrı yapıldı. Görüşmeler sırasında ayrıca iklim finansmanı, kömür kullanımının azaltılması ve metan emisyonlarının azaltılması konuları ele alındı. Peki, iklim aktivistleri ve sivil toplum kuruluşları tarafından uzun süre eleştirilere maruz kalan COP26 gerçekte ne kadar etkili oldu? Karbon nötr bir gelecek için yeterli düzenlemeler yapılıyor mu? Gelin ülkelerin iklim karnesine bir göz atalım.
Bugün hedeflerin neresindeyiz?
Columbia Üniversitesi tarafından hazırlanan rapor; ülkelerin net sıfır hedefine ulaşmada yetersiz kaldığını gözler önüne seriyor. Buna göre 2050’ye kadar net sıfır taahhüdüne sahip ülkelerin, 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarında 2015'e kıyasla yalnızca %27'lik bir azalma göstereceği tahmin ediliyor. Çin, Hindistan gibi 2050 sonrası net sıfır taahhüdüne sahip ülkelerin ise aynı süre boyunca emisyonlarını %10 artırmaları bekleniyor. Daha geniş çerçevede ise 2015 ve 2030 arasında beklenen net küresel emisyon azaltımının %9 seviyesine kadar düşeceği ifade ediliyor.
Özetle söylemek gerekirse ülkeler iklim kriziyle mücadelede sınıfta kalmış durumda. Belirtilen vaatlerin çoğu hedefe ulaşmada belirsiz bir yol çiziyor. Karbon nötr hedefiyle uyumlu, net ve somut adımlar atılmasına çok acil ihtiyaç var. Aksi durumda gittikçe ısınan dünyamız geri dönüşü olmayan sorunlarla yüzleşmeye devam edecek.