Ekolojik Ayak İzi Nedir?
Hayatta kalabilmemiz için yiyecek, barınma ve ısınma gibi temel ihtiyaçlarımız var. Gezegenimiz tüm bu ihtiyaçlarımızı kendi doğal kaynaklarıyla karşılıyor. Peki ya biz ne kadar kaynak tüketiyoruz? Bu sorunun cevabı ekolojik ayak izinde gizli.
Hepimiz dünyaya kalıcı izler bırakmayı isteriz. Ama bazı izlerin kalıcı olmaması gerekir; ekolojik ayak izi gibi.
Hayatta kalabilmemiz için yiyecek, barınma ve ısınma gibi temel ihtiyaçlarımız var. Gezegenimiz tüm bu ihtiyaçlarımızı kendi doğal kaynaklarıyla karşılıyor. Peki ya biz ne kadar kaynak tüketiyoruz? Bu sorunun cevabı ekolojik ayak izinde gizli. Gelin ekolojik ayak izi nedir birlikte bakalım.
Biz insanlar hem doğadan kaynak talep ediyor hem de doğal dengeyi bozuyoruz. İşte ekolojik ayak izi, insan faaliyetleri sonucu bozulan ekosistem dengelerini hesaplıyor, ekosisteme geri kazandırılması gereken miktarı belirliyor, kaynakları ne kadar hızlı tükettiğimizi ve atık ürettiğimizi ölçüyor.
1990 yılında British Columbia Üniversitesi’nde Mathis Wackernagel ve William Rees tarafından ortaya atılan bu kavram, gezegen üzerindeki etkimizin, ne kadar doğaya sahip olduğumuzun ve bunun ne kadarını kullandığımızın bir göstergesi. En basit tabiriyle, bir nüfusun doğal ekosistemlerin kaynak ve hizmet arzına olan talebini ölçüyor.
Ekolojik ayak izi nasıl hesaplanır?
Tek bir kişi için hesaplanabileceği gibi şehir, bölge, ülke ve tüm gezegen için de hesaplanabilen ekolojik ayak izi birçok değişkeni dikkate alıyor. Bu değişkenleri şöyle açıklayalım. Örneğin her gün yürüyerek veya bisikletle işe gidip gelen bir kişiyle sürekli araç kullanan bir kişinin ekolojik ayak izi aynı olmayacaktır. Yine aynı şekilde fosil yakıta değil yenilenebilir enerjiye yatırım yapan ülkelerin ayak izi diğer ülkelere göre çok daha düşük olacaktır. Peki bu hesap nasıl yapılıyor ona bakalım…
Hesaplamanın bir tarafında taleplerimiz, diğer tarafında ise arz yani doğanın bize sunduğu biyolojik kapasite veya biyo kapasite yer alıyor. Talep tarafında bitkisel ve hayvansal gıdalar, yakıt, şehir altyapısı, kereste ve orman ürünleri gibi tüm bu ihtiyaçlar ve üretim, sanayi gibi insan kaynaklı faaliyetler sonucu kullanılan kaynak miktarı, açığa çıkan karbon emisyonu ölçülüyor. Arz tarafı ise bir şehrin, eyaletin veya ulusun biyolojik kapasitesi (ekili araziler, otlaklar, orman arazileri, balıkçılık sahaları ve imarlı araziler) dahil olmak üzere biyolojik olarak verimli arazisini ve deniz alanını temsil ediyor.
İşte burada kullanılabilir kaynaklar biyolojik kapasite, halihazırda kullandıklarımız ekolojik ayak izi oluyor ve küresel hektar (kha) denilen ortak bir birimle ifade ediliyor. 1 kha dünyanın ortalama verimliliğine göre 1 hektar alanın biyolojik üretkenliğini ifade ediyor.
Ekolojik ayak izi bileşenleri nelerdir?
Sadece insanlığın gezegenimizin ekosistemleri üzerindeki talebini ölçmekle kalmayan, aynı zamanda iklim değişikliğinin insanlığın bağlı olduğu doğal ekosistemler üzerindeki etkilerini anlamanın anahtarı da olan ekolojik ayak izi sıklıkla karbon ayak iziyle karıştırılan bir kavram. Burada altını çizmemiz gereken nokta bu iki kavramın aynı şey olmadığı. Çünkü karbon ayak izi ekolojik ayak izinin bileşenlerinden biri ve en önemlisi. Diğer bileşenler ise WWF Türkiye’nin Ekolojik Ayak İzi Raporu’nda şöyle sırlanıyor:
- Tarım Arazisi Ayak İzi
- Orman Ayak İzi
- Otlak Ayak İzi
- Yapılaşmış Alan Ayak İzi
- Balıkçılık Sahası Ayak İzi
Ekolojik ayak izi nasıl azaltılır?
Ekolojik ayak izi nedir öğrendiğimize göre; bunu azaltmak için gezegenimizin bize sunduğundan fazlasını tüketmememiz gerekiyor. Peki nasıl?
Nüfusun denetim altında tutulması, kent planlamasında ekolojik değerlerin gözetilmesi gibi karar vericilerin atacağı adımların yanında biz de;
- Yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelerek enerji üretimini iyileştirir ve fosil yakıtlara olan bağlılığı azaltabiliriz,
- Sulak alanların bozulmasını önleyebilir ve kullanılabilir suyun varlığını koruyabiliriz,
- Biyoçeşitliliği koruyabiliriz,
- Atıklarımızı minimize edebiliriz,
- Geri dönüşüme önem verebilir, yaygınlaştırabilir ve geri dönüşümlü ürünler tercih edebiliriz.
Ekolojik bilinç, ancak bireyden aileye, şehirden topluma, ülkelerden dünyaya yayılarak geliştirilebilir. Biz de Zorlu Holding olarak, Akıllı Hayat 2030 stratejimizde yer alan Yenileyici İş Modellerimizle iklim kriziyle mücadele ediyor, tüm doğal kaynakları ekosistemlere ve insanlara karşı sorumlu biçimde kullanmayı taahhüt ediyoruz. Çünkü biliyoruz: Bugün attığımız her adım, daha iyi bir dünya için!