İklim Değişikliğinden Eşitsizliğe: Güvensizlik ve Endişe Duygusu Büyüyor

Küresel kalkınma ve güven duygusu arasında bir ilişki olabilir mi? İnsanlardaki güven duygusu, ülkelerdeki kalkınmaya rağmen azalabilir mi?

İklim Değişikliğinden Eşitsizliğe: Güvensizlik ve Endişe Duygusu Büyüyor

Küresel kalkınma ve güven duygusu arasında bir ilişki olabilir mi? İnsanlardaki güven duygusu, ülkelerdeki kalkınmaya rağmen azalabilir mi? Refah seviyelerinin artması ile güvenlik algısındaki düşüşler arasında şaşırtıcı farkın nedeni nedir? Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) bu soruları insan güvenliği raporunda yanıtlıyor.

İnsanların güvenliğine yönelik yeni tehditleri özetleyen ve “yeni bir kalkınma modeli şart” fikrini ortaya koyan rapordan öne çıkan bulguları sizler için derledik. “Antroposen’de İnsan Güvenliğine Yönelik Yeni Tehditler” raporuna beraber göz atmadan önce gelin insan güvenliği neymiş ona bakalım.

İnsan güvenliği nedir?

Bu kavram ilk olarak UNDP’nin 1994’te yayımladığı İnsani Gelişme Raporu’nda ortaya konuldu. Raporda insanların güvenliğinin sadece toprakların savunulması ve ulusal çıkarların korunması gibi eylemler çevresinde kurgulandığı, ancak bu anlayışın devleti merkeze aldığı, oysa aslolanın insanı merkeze almak olduğu vurgulanmıştı. Yani önemli olan, insanların temel ihtiyaçları, onuru ve güven içinde yaşamalarıydı. Böylece bu kavram, güvenlik tartışmasını bölgesel güvenlikten bireylerin güvenliğine yeniden odakladı.

Şimdi gelelim UNDP’nin yeni raporuna. Rapor şu iki bölümden oluşuyor:

  • Antroposen’de (Sanayi Devrimi’nden bugüne kadar olan süreç, insan çağı) daha fazla dayanışma yoluyla insan güvenliğini genişletme

  • İnsan güvenliğine yönelik yeni nesil tehditlerle mücadele

 

Bu yeni nesil tehditler ise şöyle sıralanıyor:

  • Eşitsizlikler: Adil insani gelişme yerine ekonomik büyümeye güçlü bir şekilde odaklanan kalkınma yaklaşımları, gezegen ölçeğinde keskin ve büyüyen eşitsizliklere ve istikrarsız süreçlere sebep oluyor.

  • Sağlık tehditleri: COVID-19 herkesi etkiledi, refahımızın her boyutunu tehlikeye attı ve dünyaya korku duygusu saldı. Ülkeler arasında sağlık sistemleri bakımından büyük ve gittikçe açılan farklar var.

  • Dijital tehditler: Dijital teknolojiler bireysel özgürlükleri artırırken, kişisel güvenliği tehlikeye atabilir. Dijital tehditlerin iki yönü var. Birincisi dijital teknolojilere erişimi olanların kişisel verilerinin amaca yönelik geliştirilmiş yapay zekâlar tarafından işlenerek bilgileri dışında kolayca sınıflandırılması. İkincisi ise erişimi olmayanların dijital teknolojilerin nimetlerinden mahrum kalması. Bu şekilde kişiler arası dijital uçurumun artması.

  • Çatışmalar: Günümüzde çatışma seviyeleri yükseldi ve yaklaşık 1,2 milyar insan çatışmalardan etkilenen bölgelerde yaşıyor, bunların 560 milyonu kırılgan olarak sınıflandırılmayan ülkelerde bulunuyor. Daha fazla yerde, daha fazla insan çeşitli çatışmalar yaşıyor ve küresel nüfusun çoğunluğu şiddet konusunda endişeli.

 

Dünyada her 7 insanın 6’sı güvende hissetmiyor

Raporda küresel kalkınmanın insanlarda daha yüksek güvenlik duygusu yaratmadığı belirtiliyor. Rapor, yıllardır elde edilen kalkınma başarılarına rağmen, insanlardaki güvenlik duygusunun, en varlıklı ülkeler dahil olmak üzere hemen hemen her ülkede düşük düzeyde seyrettiğini söylüyor. Sağlık, varlık ve eğitim bakımından en üst düzeylerde olan insanlar bile, 10 yıl öncesine göre daha çok kaygı duyduklarını ifade ediyor; artan kalkınma seviyelerine rağmen dünyada her 7 insanın 6’sı güvende hissetmiyor.

 

40 milyon kadar insan iklim değişikliği nedeniyle ölebilir

Küresel kalkınmanın tüm zamanların en yüksek düzeyinde olduğunu düşündüğümüzde, buna rağmen raporda insanların büyük bir çoğunluğunda güvenlik kaygısı olduğu belirtiliyor. Tabii 2020’de hayatımıza giren COVID-19’un bu duyguyu tetiklemiş olduğunu göz ardı etmeyelim. Ancak bundan daha büyük bir tehlike var; iklim değişikliği.

 

Rapora göre, iklim değişikliği dünyanın her yerinde önde gelen ölüm nedenlerinden biri olabilir. Karbon emisyonları azalsa bile, 40 milyon kadar insan iklim değişikliği nedeniyle hayatını kaybedebilir.

Daha fazla dayanışma

Dijital tehditler, eşitsizlikler, çatışmalar, sağlık sistemleri gibi son yıllarda ön plana çıkan tehditleri inceleyen rapora göre bu konuların ele alınması için politika yapıcılar tarafından koruma, güçlendirme ve dayanışma birlikte değerlendirilmeli.

Aslında insanlığın sorunu, kendi güvenliğimizi başkalarının güvenliği ile birlikte görememekten kaynaklanıyor. Rapor, insan güvenliği çerçevesinin genişletilmesini, koruma ve güçlendirmeye yönelik stratejilerle bu çerçeveye dayanışmanın da eklenmesini savunuyor. Böylece güvenlik ve insani gelişme aynı doğrultuda işleyebilir.

İnsan güvenliği ve sürdürülebilir kalkınma amaçları

Rapora göre rotamızı değiştirmezsek, dünyamızı sürdürülebilir kılmak için son fırsatı kaçırabiliriz. Mevcut çalışmalar iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, çatışmalar, göç, mülteciler, pandemi ve veri korumaya ayrı ayrı odaklandığı için hâlâ büyük ölçüde toplam etkiyi yaratamıyor. Çalışmaları konsolide ederek değer üretmeye başlamalıyız. İnsana yakışır, onurlu bir yaşam sürme şansından mahrum bırakılan milyonlar da dahil olmak üzere tüm insanlar için daha iyi bir gelecek inşa etmede kararlı olmalıyız. Yoksulluğu sona erdirmeyi başaran ilk nesil olabiliriz; tıpkı gezegeni kurtarma şansına sahip son kişi olabileceğimiz gibi. Hedeflerimizde başarılı olursak, 2030’da dünya daha iyi bir yer olacak.