Bilimin Işığında: Sürdürülebilir Kalkınmayı Hızlandıracak Uygulamalar

İklim krizinin etkileriyle sürdürülebilir kalkınmanın önemi arttı. Peki kalkınmayı hızlandırmak için neler yapılabilir?

Bilimin Işığında: Sürdürülebilir Kalkınmayı Hızlandıracak Uygulamalar

İklim krizinin etkileri sürerken şirketler için sürdürülebilir kalkınma daha da önem kazandı. Dünyada değişen koşullara ayak uydurmayı amaçlayan işletmeler, sürdürülebilir kalkınmayı hızlandırmak için yenilikçi çözümlere ihtiyaç duyuyor. Peki sürdürülebilir kalkınma nedir? Hızlandırmak için neler yapılabilir? Gelin bu soruların yanıtlarına yakından bakalım.

Sürdürülebilir kalkınma nedir?

Gelecek nesillerin ihtiyaçlarını karşılayabilmesine engel olmadan bugünün gereksinimlerini karşılayabilmek anlamına geliyor. İlk kez 1987 yılında Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Komisyonu'nca hazırlanan Brundtland Raporu'nda tanımlanan kavram, ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişme hedeflerinde sürdürülebilirliği ortak payda olarak belirliyor. Birleşmiş Milletler Amaçları'ndaki maddeler çerçevesinde yoksulluğun son erdirilmesi, çevrenin korunması, iklim krizine karşı önlem alınması, refahın adil paylaşımı ve barışı hedefliyor.

Sürdürülebilir kalkınmayı hızlandıracak uygulamalar neler?

Birleşmiş Milletler'in hazırladığı Küresel Sürdürülebilir Kalkınma Raporu 2023, belirlenen hedeflerin gidişatına dair içgörüler sağlıyor. Bu sayede sürdürülebilir kalkınmayı hızlandıracak uygulamaları işaret ediyor. İşte onlardan bazıları:

İklim değişikliğiyle mücadele

Küresel ısınmanın 1,5 santigrat derecede sınırlandırılması, iklim krizinin etkilerinin hafiflemesi ve ilerlemenin sürdürülmesi için gerekli. Karbon emisyonunun yüksek olduğu ülkeler başta olmak üzere tüm ülkelerin mücadeleye uyum sağlaması ve oluşabilecek hasarların önüne geçilmesi büyük önem taşıyor. Bu noktada emisyonları azaltma ve iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlayacak şekilde hareket etmek, zararların azalmasına katkı sağlayabilir ve karbonsuz bir geleceğe yönelik bir adım olabilir.  

İklimde meydana gelen değişiklikler, bölgesel veya sosyal açıdan farklı etkiler taşıyabiliyor. Bu nedenle karbonsuzlaşma hedefine ilerlerken sürecin herkes için adil ve eşit olmasını sağlamak kritik öneme sahip. İklim krizinin etkilerine maruz kalan canlıların ve dezavantajlı grupların zararını en aza indirmek adına yenilikçi ekonomik çözümlere ihtiyaç var. Ayrıca fosil yakıt kullanımını azaltacak önlemler için toplumsal farkındalık yaratmak destekleyici bir unsur olabilir.

Biyoçeşitliliği ve doğayı koruma

Son yıllarda değişen üretim ve tüketim alışkanlıklarımız, iklim krizine ve biyoçeşitlilikte ciddi bir azalmaya neden oluyor. İnsan faaliyetleri sonucu dünya yüzeyinin %75'inde, okyanusların ise %66'sında değişiklikler yaşandı. Bütün sulak alanların %85'inden fazlası yok oldu. Bilinen tüm bitki ve hayvanların %25'inin, yani 1 milyon türün nesli tükenme tehdidi altına girdi. Bu kayıplar, insan sağlığı ve refahı açısından ciddi sorunlara yol açıyor. Çünkü genetik çeşitlilik, canlıların çevresel değişikliklere uyum sağlamasını ve hastalıklar, zararlılar ve parazitlere karşı dayanıklılık geliştirmesini sağlıyor.

Ülkelerin çevresel etkilerini en aza indirmesi, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na ulaşabilmek açısından hayati önem taşıyor. Doğayı koruyucu ve onarıcı önlemlerle geliştirilecek çözümler, hedeflere ulaşmada büyük faydalar sağlayabilir.

Dijital dönüşüm

Gelişen teknoloji, daha hızlı bağlantılar, yapay zekâ, büyük verilerin işlenmesi ve nesnelerin interneti gibi yenilikler sunuyor. Bu yenilikler sayesinde toplumların daha kapsayıcı hale gelmesi mümkün olabilir. Çünkü iletişimin daha hızlı ve düşük maliyetli olması, farklı grupları bir araya getirerek toplumsal farkındalığın artmasına destek olabilir. Öte yandan teknolojideki gelişmeler kamu hizmetlerinin ulaşılabilirliğine de önemli katkılar sağlıyor. Örneğin, büyük verilerin kolayca işlenebilmesi sayesinde devlet hizmetlerini dijital ortamda gerçekleştirebiliyor. Bu da emeklilik, çocuk yardımı, konut ve gıda desteği gibi hizmetlere erişimi daha kolay hale getiriyor.

Dijital dönüşüm çevresel iyileşmeye de katkı sağlayabilir. Yenilikçi teknolojiler sayesinde toplanan verilerle şehirlerin yönetimi iyileştirilebilir. Birçok işin dijital ortamda yapılabilmesine olanak sağlayan teknolojiler aracılığıyla insanlar evlerinden çalışarak karbon ayak izlerini azaltabilir. Akıllı ev teknolojileri ile enerji tasarrufu sağlanabilir. Ancak bunların gerçekleşmesi için dijital dönüşümün tüm topluluk ve bireyler için eşit bir şekilde dağılması gerekiyor. Dünyanın %60'ından fazlası internet erişimine sahip olsa da gelir seviyesi ve cinsiyet gibi farklılıklardan kaynaklı eşitsizlikler ortaya çıkıyor. Yüksek gelirli ülkeler, daha düşük gelirlilere göre internete daha kolay erişebiliyor. İnternete erişebilen erkeklerin oranı %67 iken kadınların oranı ise %61 seviyesinde.

Demografik değişiklikler

2000'li yılların başında %1,3 olan nüfus artış hızı %1'e geriledi. Dünya nüfusu yavaş da olsa artmaya devam ediyor. Öte yandan 8 milyar olan insan nüfusunun 2030'da 8.5 milyara ulaşması bekleniyor. Bu sayıların yanında demografik değişkenler de önemli. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları'na ulaşmada nüfus yaş yapıları, doğurganlık oranları, yaşlanma, kırsal ve kentsel yaşam dağılımları gibi veriler de destekleyici rol oynuyor. Doğurganlık oranı hızla değişen ülkeler, oluşan yeni nüfusa karşı yatırımlar ve ekonomik düzenlemeler yaparak finansal faydalar sağlayabilir. Ayrıca nüfusun yaşlanması da dikkate alınması gereken demografik değişikliklerden biri. Çünkü yaşlı nüfusun çalışan nüfustan yüksek olması, sosyal dengenin korunmasını zorlaştırarak ekonomik ilerlemeye engel olabilir.

Sürdürülebilir kalkınmada önemli olan bir diğer demografik yapı ise kentleşme. Gelişmiş ülkelerde kentleşme oranı yüksekken gelişmekte olan ülkelerde daha düşük olduğu görülüyor. Bu şehirler altyapı ve hizmete ulaşım konusunda başarılı olsalar da sürdürülebilirliğin sağlanması için devamlı bir gelişim ve dönüşüm olması gerekiyor.

Ekonomik eşitsizlikler

Kaynak ve fırsat dağılımındaki eşitsizliklerden en yaygın görüleni gelir eşitsizliğidir. Nüfusun %10'u, küresel gelirin yarısından fazlasını alırken en yoksul kesim yalnızca %8.5'luk bir pay alabiliyor. İklim krizinin etkisiyle giderek artan eşitsizlik, birçok ülkede ekonomik sıkıntılara yol açıyor. Bu nedenle ülkeler arası eşitsizliğin artmasını engellemek için gerçekçi çözümlere ihtiyaç var.

Eşitsizliğin artmasının, bireyler ve gruplar için fırsatları değerlendirmede önemli bir rolü olabiliyor. Bazı bölgelerde özel servet, kamu servetinden daha hızlı artıyor. Bu durum, sürdürülebilir kalkınma için gereken kamusal harcamalar üzerinde olumsuz etkilere yol açabilir. Öte yandan ekonomik eşitsizlikler, toplumsal  sorunlara yol açıyor. Dünyada kadınların toplam gelirden aldığı pay yaklaşık %35'e denk geliyor.

Sürdürülebilir geleceğe inanıyoruz

Zorlu Holding olarak Akıllı Hayat 2030 stratejimiz çerçevesinde sürdürülebilir kalkınmayı destekliyoruz.

İnsan odaklı ekosistemlerin güçlenmesi hedefimizle işin geleceğine yatırım yaparak kapsayıcılık ve çeşitlilikte lider olmayı hedefliyoruz. Biliyoruz ki birlikteysek bir geleceğimiz var. Bu nedenle sürdürülebilir kalkınmaya destek olmak için kendimizi sürekli yenilemeye ve küresel meselelere yenilikçi çözümler geliştirmeye devam edeceğiz.