Sosyal Kapsayıcılık (İçerme) Nedir? Neden Önemlidir?
Sosyal Kapsayıcılık (İçerme) Nedir? Neden Önemlidir?
Küreselleşme, salgın, göç, artan tüketim ihtiyacı derken toplumsal eşitlik odaklı sürdürülebilirlik politikalarının giderek arttığını söylemek mümkün. Bu da bizi sürdürülebilirliğin ekonomik ve çevresel olduğu kadar sosyal boyutlarını da tartışmaya zorluyor. İşte bu nedenle; şirket tüzüklerinde, STK’ların gündeminde, zirve toplantılarında “sosyal kapsayıcılık” kavramı ile çok sık karşılaşmaya başladık. Peki nedir bu sosyal kapsayıcılık? Neden bu kadar önemli? Bize neler vadediyor? Gelin bu soruların yanıtlarına birlikte bir göz atalım…
Sosyal kapsayıcılık (social inclusion) nedir?
Adından da anlaşılacağı gibi sosyal kapsayıcılık, toplumdaki tüm kesimlerin inanç, etnik köken, yaş, cinsiyet, cinsel yönelim, siyasi görüş, mülkiyet, engellilik durumu vb. fark etmeksizin yaşama aktif bir şekilde katılımını ifade ediyor. Yaşam döngüsü içerisinde insanın önemine, payına ve rolüne vurgu yapıyor. Daha yaşanılabilir bir dünya için fayda ve mutluluğun da paylaşılması fikrini savunuyor.
Neyi hedefliyor?
Kimlikleri nedeniyle dezavantajlı olan bireylerin ve grupların sağlık, eğitim, güvenlik, ulaşım, barınma, istihdam gibi hizmetlere erişimini iyileştirmeyi hedefliyor. Burada engelliler, göçmenler, mülteciler, kadınlar, çocuklar, gençler gibi çok geniş bir insan yelpazesinden söz etmek mümkün. Toplumsal koşulların iyileştirilmesinin yanı sıra bu bireylerin var olan potansiyellerinin ortaya konması, kültürel yaşama entegre edilmesi, yetenek ve fırsatlarının geliştirilmesi de ayrıca önem taşıyor. Peki bu hedefleri hayata geçirirken ne gibi adımlar atılabilir?
Sosyal kapsayıcılık hedeflerine ulaşmak için ne yapılabilir?
Toplumsal koşullar açısından bireylerin yaşam kalitelerinin iyileştirilmesi için pek çok sorumluluğumuz bulunuyor. Kentleşme sorunlarından, iş dünyasına, ev-içi iletişimden kültürel etkileşime kadar çok geniş bir zeminde bütünleştirici politikalar üretilmesine ihtiyaç var. Yapılabilecekleri kısaca özetlersek;
-
Engelli bireylerin kent yaşamı içerisinde rahatlıkla hareket edebilmesi için doğru imar planları oluşturmak.
-
Kapsayıcı sağlık müfredatı oluşturmak, sağlık hizmetlerini toplumun her kesimine ulaştırmak.
-
Eğitim ve öğretimde fırsat eşitliğinin sağlanması için uygun politikalar geliştirmek.
-
Kadın istihdamını artırmaya yönelik politikalar üretmek, mesleki eğitimler vermek.
-
Toplumsal cinsiyet eşitliğini özel ve kamusal alanda teşvik etmek, farkındalığı artıran eğitim ve seminerler düzenlemek.
-
Yoksulluk, göç, çarpık kentleşme gibi sorunlarla baş edecek sosyal sorumluluk projeleri geliştirmek.
-
Ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel yaşama katılım imkanlarının iyileştirilmesi için doğru stratejiler oluşturmak.
Kısaca yaşamı güzelleştirmenin yolu, ayrım yapılmaksızın herkesin ortak faydaya ulaşmasından geçiyor. Bu da onurlu, eşit, sürdürülebilir bir dünya demek…
Toplumsal bir olgu olarak nüfus artışının sürdürülebilirlik üzerindeki etkilerini anlamak için “Sürdürülebilir Kalkınma ile Nüfus Artışı Arasında Nasıl Bir İlişki Var?” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.