COP26: İklim Zirvesinin İlk Haftası Beklentileri Karşıladı mı?

COP26 zirvesinde ilk haftanın taahhütleri neler oldu? İklim değişikliği ile mücadelede hangi kararlar alındı? COP26 neden eleştirilerin hedefi oldu?

COP26: İklim Zirvesinin İlk Haftası Beklentileri Karşıladı mı?

İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen ve 200’den fazla ülkenin katıldığı Birleşmiş Milletler 26. Taraflar Konferansı (COP26) 31 Ekim Pazar günü itibarıyla başladı. İki hafta boyunca sürecek olan konferans 12 Kasım 2021’de sonlanıyor. Dünyanın en önemli iklim müzakeresi olarak görülen konferansta dünya liderlerinden iklim savunucularına, bilim insanlarından iş dünyasının önde gelen isimlerine kadar pek çok farklı sektörden insan yer alıyor.

Her yıl Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında gerçekleştirilen COP zirvesini bu yıl ayrıca özel kılan bir durum var. 2015’te imzalanan Paris İklim Anlaşması’ndan bu yana ne kadar aşama kaydettiğimiz ilk defa bu zirvede değerlendiriliyor. Peki iklim krizi için eylem planları oluşturmayı hedefleyen COP26 zirvesinde geçtiğimiz günlerde neler yaşandı? 

İlk haftanın taahhütleri

“Dünyanın son şansı” diye nitelenecek kadar kritik önem atfedilen zirve hızlı başladı. Lider zirvesiyle start alan haftada finans ve enerji konuları gündemdeydi.

Kömüre veda zamanı

COP26 zirvesinde yeniden konuşulan en önemli konulardan bir tanesi de temiz enerjiye geçiş, yani kömüre veda oldu. Kömürden çıkış için kademeli olarak gerçekleştirilmesi gerekenler ise şu şekilde sıralandı:

  • Mevcut kömür santrallerindeki faaliyetlerin aşamalı olarak durdurulması,
  • Yurtiçinde ve yurtdışında yeni kömür santrallerinin kurulması için yapılan yatırımların sonlandırılması,
  • Kömürden çıkış yaparken, burada çalışan işçi ve toplulukları göz ardı etmeden adil bir geçiş sürecinin izlenmesi,
  • Temiz enerji üretiminin hızla yayılması,
  • Büyük ekonomiler için 2030, geriye kalanlar için ise 2040 yıllarında kömürden çıkışın kademeli olarak gerçekleştirilmesi.

COP26 ile beraber kömürden çıkış için taahhüt veren ülkelerin sayısı 40’ı geçerken, 11 finans kuruluşu da ittifaka katıldı. İttifaka katılan ülkelerden bazıları; Singapur, Şili, Estonya, Ukrayna, Slovenya ve Fas oldu. Finans kuruluşlarından birkaçı ise şu şekilde: HSBC, Lloyds Bank, Nat West, Ethos Vakfı (İsviçre), SCOR Küresel Yatırımlar (Fransa).

Türkiye, ABD, Rusya, Avustralya ve Çin ise listede yer almadı.

Metan gazı emisyonunu azaltma

Canlıların ayrışmasıyla meydana çıkan metan gazı, atmosferde kısa bir süre kalmasına rağmen küresel sıcaklık artışına karbondioksitten daha fazla sebep oluyor. Bu yüzden COP26 zirvesinde masaya yatırılan diğer bir konu da metan gazı emisyonu oldu. 2030’a kadar metan gazı emisyonunu yüzde 30 oranında azaltmayı öngören taahhüde 80’den fazla ülke katıldı. Kanada ise 2030 yılına kadar metan gazı emisyonunu yüzde 75 oranında azaltmayı taahhüt etti.

Ormansızlaşma

Ormanlar, üzerinde yaşadığımız dünyanın akciğerleridir. İklim krizine yol açan küresel sıcaklık artışının başlıca tetikleyicisi olan karbondioksit gazını emerler. Fakat ağaçların tarım, hayvancılık, ısınma ve daha pek çok gerekçeyle kesilmesi, küresel ısınmanın ekmeğine yağ sürüyor. Ormansızlaşma, küresel ısınmada oldukça büyük bir rol oynuyor. COP26 zirvesinde de ormansızlaşma konusunun üzerinde epeyce duruldu. Liderler 2030 yılına kadar ormansızlaşmayı durdurma taahhüdünde bulundu. Fakat daha öncesinde yapılan çalışmalarda 2020’de ormansızlaşmayı yarıya indirme, 2030’da tamamen bitirme ve hatta var olan ormanları yüzde 3 oranında artırma hedefi belirlenmişti. Ancak 2019 itibarıyla bu hedeflerin tutmadığı ve son yıllarda büyük çapta orman kaybı yaşandığı gözlemlendi. Yasa dışı ağaç kesimlerinin devam ettiği Brezilya, Endonezya ve Demokratik Kongo Cumhuriyeti ormansızlaşmadan en çok etkilenen üç ülke oldu.

COP26: Eleştiriler ve görüşler

Oldukça büyük bir etkinliğe ev sahipliği yapan İngiltere eleştiri oklarının hedefi oldu. Başta aktivistler olmak üzere pek çok kişinin ülkeye girişinde sorun yaşandı. Bu durumun iklim krizine karşı savunmasız kalan tarafların sesini duyurmada engel teşkil ettiği ve COP’un savunduğu değerlere ters düştüğü düşünülüyor. 

Güney ülkelerinden seyahat eden bireylerin vize sorunu ile karşılaşması, delegelerin aşılanması taahhüdüne uyulmayıp aşıya ulaşımı kısıtlı veya hiç olmayan tarafların kaderine terk edilmesi, İngiltere’nin sürekli değişiklik gösteren ‘kırmızı listesi’ dolayısıyla seyahat rotalarının çevresel maliyeti, konaklama için gerekli güvenlik önlemlerinin alınmaması ve bu sürecin son derece pahalı hale getirilmesi COP26 zirvesine gölge düşüren iddialar oldu.

Bunlarla beraber, Greenpeace gibi birçok çevre kuruluşu özellikle kömüre veda etmenin 2030’a kadar gerçekleştirilebilecek hedeflerin yanında oldukça yetersiz kaldığını düşünüyor. Karbon emisyonunda üçüncü sırada yer alan Hindistan’ın yeni planları ve taahhütlerle beraber küresel ısınmanın 2 derece ile sınırlandırabileceği öngörülse de Paris Anlaşması’nda karar kılınan 1,5 derece sınırının üzerinde olacağı varsayılıyor.

COP26, en basit anlatımıyla iklim kriziyle mücadelede artık çok daha somut bir eylem planının oluşturulacağı zirve olarak görülüyor. 1995’ten bu yana verilen taahhütlerin nihayet uygulama aşamasına geçmesi, fark yaratacak adımların atılması hedefleniyor. Ancak tek bir örnek vermek gerekirse; mesela ormansızlaşma ile ilgili 2014’ten bu yana sözler verilmesine rağmen her yıl göz göre hektarlarca orman kaybedilmesi COP26’daki taahhütler için de büyük umutlar beslenmemesine neden oluyor. Bu durumda geçmiş deneyimlerin gözler önüne serdiği üzere vaatlerin kâğıt üzerinde kalmasından ve eylem planlarının gereken etkililikte uygulanmamasından endişe ediliyor.